Zavallıca bir şey yaptı ve ona daha da zavallıca bir şey oldu. Ne kadar zavallıca? Hastalandı ve ciddi bir şekilde etkilendi.''
2 Ağustos 2017 Çarşamba
Fatih William'ın Ölümü
''Ayrıca, aynı yıl içerisinde, Hz. Meryem'in Göğe Kabulü(15 Ağustos)'nden önce Fatih William Normandiya'dan Fransa'nın içlerine ordusuyla beraber ilerlemeye koyuldu, kendi lorduna karşı baskın düzenledi. Adamlarının birçoğunu öldürdü ve Mantes kasabısını ve içindeki tüm papazları ateşe verdi.
24 Temmuz 2017 Pazartesi
İngiliz Tarihi ve Taht Oyunları 1
Günümüzde neredeyse herkesin severek izlediği Taht Oyunları serisi aslında İngiltere tarihi ile inanılmaz bir şekilde uyuşuyor. G.R.R Martin de İngiltere tarihinden büyük ölçüde etkilenmişe benziyor. Asıl konular olarak ele almak gerekirse, bazı konuları şu şekilde belirtebiliriz:
>Taht Oyunları tarihi Güller Savaşına dayanmaktadır.
>Stark ve Lannister hanesi York ve Lancaster'e dayanmaktadır.
>Kitaptaki bazı karakterler ise tarihi karakterlerle uyuşuyor.
Starklar ve Lannistlerlar arasındaki savaş 1455-1487 arasındaki York ve Lancaster haneleri arasındaki Güller Savaşıyla büyük benzerlikler taşıyor.
Starklar gibi York Hanesi de kuzeyli, Lannisterlar gibi Lancasterler de güneyli ve zengin.
Ama benzerlikler burada bitmiyor. Westeros'un bazı lordları ve leydileri de tarihi kişiliklerle uyuşuyor.
Robert Baratheon ve Edward IV
Robert Baratheon, gençlik yıllarında bir isyana liderlik edecek ve binyıllardır süren Targaryen hükmünü devirip kendi hükmünü başlatacak kadar korkusuz bir savaşçıydı.
1461'de Yorkistler'i tahttan indiren, ancak daha sonra sarhoşluğa ve ahlaksal davranışa dönüşen genç bir Edward IV'ün aksine, kurgusal meslektaşı Robert'a çok benzemez.
Edward, balık tuttuğu sırada yaşanan bir kaza sebebiyle ölürke, Robert da bir domuz tarafından şişlendiği için ölmüştü.
Şarap ve avcılığın hayranı olan Robert, aynı zamanda şiddetli bir savaşçı olan Henry VII ile de birçok benzer özellik taşımaktadır.
Petyr Baelish ve Thomas Cromwell
Cromwell gibi, Baelish de soylu olarak doğmadı. Hile, beceri ve krallığın kese kordonlarını sıkı tutarak kralın hizmetine girdi. Cromwell bir biracının oğlu olarak dünyaya geldi. Kralın hizmetine girmeden önce bir süre askerlik yaptı ve daha sonrasında bir avukat tarafından eğitilerek muhasebe alanında yetenek kazandı.
Ancak Anne Boleyn'deki en sadık müttefiklerinden birine ihanet eden ve sonunda idamını gördüğü plancı bir adamdı.
Baelish de Joffrey'in ölümünde eli olan ve Starklar'ın mezara giden yolunu hızlandıran acımasız bir entrikacıydı.
>Taht Oyunları tarihi Güller Savaşına dayanmaktadır.
>Stark ve Lannister hanesi York ve Lancaster'e dayanmaktadır.
>Kitaptaki bazı karakterler ise tarihi karakterlerle uyuşuyor.
Starklar ve Lannistlerlar arasındaki savaş 1455-1487 arasındaki York ve Lancaster haneleri arasındaki Güller Savaşıyla büyük benzerlikler taşıyor.
Starklar gibi York Hanesi de kuzeyli, Lannisterlar gibi Lancasterler de güneyli ve zengin.
Ama benzerlikler burada bitmiyor. Westeros'un bazı lordları ve leydileri de tarihi kişiliklerle uyuşuyor.
Robert Baratheon ve Edward IV
Robert Baratheon, gençlik yıllarında bir isyana liderlik edecek ve binyıllardır süren Targaryen hükmünü devirip kendi hükmünü başlatacak kadar korkusuz bir savaşçıydı.
1461'de Yorkistler'i tahttan indiren, ancak daha sonra sarhoşluğa ve ahlaksal davranışa dönüşen genç bir Edward IV'ün aksine, kurgusal meslektaşı Robert'a çok benzemez.
Edward, balık tuttuğu sırada yaşanan bir kaza sebebiyle ölürke, Robert da bir domuz tarafından şişlendiği için ölmüştü.
Şarap ve avcılığın hayranı olan Robert, aynı zamanda şiddetli bir savaşçı olan Henry VII ile de birçok benzer özellik taşımaktadır.
Petyr Baelish ve Thomas Cromwell
Cromwell gibi, Baelish de soylu olarak doğmadı. Hile, beceri ve krallığın kese kordonlarını sıkı tutarak kralın hizmetine girdi. Cromwell bir biracının oğlu olarak dünyaya geldi. Kralın hizmetine girmeden önce bir süre askerlik yaptı ve daha sonrasında bir avukat tarafından eğitilerek muhasebe alanında yetenek kazandı.
Ancak Anne Boleyn'deki en sadık müttefiklerinden birine ihanet eden ve sonunda idamını gördüğü plancı bir adamdı.
Baelish de Joffrey'in ölümünde eli olan ve Starklar'ın mezara giden yolunu hızlandıran acımasız bir entrikacıydı.
10 Mart 2017 Cuma
Ortaçağ Turnuvaları
Şövalyelerin veya silahtarların, süvari muharebesinin ustalıklarını öğrenebileceği en iyi yerlerden biri turnuvalardı. Geç Dönem Ortaçağı'na gelindiğinde, Avrupa'nın her tarafında turnuvalar yapılmaktaydı.
İlk turnuvalarda, birebir müsabakalar yapılır, gürzlerle veya kılıçlarla düellolar, gösteriler yapılırdı. Sonralarında ise at üstünde mızrak oyunları, bu tür düelloların yerini aldı. Yeni mızrak oyunlarında, ortalarına yerleştirilen tahta çit ile ayrılan iki binici, tuttukları gönderler ile birbirlerinin üzerine at sürerlerdi. Rakibin vücuduna yapılan darbeler sayıyla ödüllendirilirlerdi.
Bazı şövalyeler, turnuva alanlarında isim yapmışlardı. William Marshal ve Ulrich von Liechtenstein gibi şahsiyetler, turnuvada sergiledikleri kabiliyetler sayesinde Avrupa'nın tümünde şöhret kazanmışlardı.
Ne zaman olduğu tespit edilemese de, şövalyelik, ortaya çıkışından bir müddet sonra kendine özgü görgü kurallarına kavuştu. Salisburyli John, 12. yüzyılda bu nitelikleri sıralar: ''[bir şövalyenin vazifesi] kiliseye hizmet etmek, kafirliğin kökünü kazımak, din adamlarına hürmet etmek, zayıfı himaye etmek, ülkenin emniyetini sağlamak, kardeşleri için kanını esirgememek ve gerekirse, bu yolda hayatını feda etmekti.''
25 Şubat 2017 Cumartesi
Feodalizm Ağacı
Kral, soyluya hizmeti karşısında toprak verir.
Soylu, şövalyeye hizmeti için toprak verir.
Şövalye, köylüye-emekdara hizmeti için toprak verir.
Özet
*Avrupa erken Ortaçağ'da güçsüzdü ve yabancı işgaline uğruyordu.
*Kral sorumluluklarını azaltmak için topraklarını paylaşmalıydı, Feodal sistem kurulmuştu.
*Toplumun düzeni
>Kral
>Soylu
>Şövalye
>Köylü
*Bu Avrupa'nın güvenliğinin sağlanmasında rol oynadı.
18 Şubat 2017 Cumartesi
Viking Yayılmacılığı
Vikingler, Avrupa'nın en kuzeyinde yaşayan tüccar-çiftçi ve barbar bir topluluktur. Gemi yapımı konusunda usta olan bu topluluk, savaşlarının büyük bir bölümünü de denizlerde vermiştir. Çoğumuzun da bildiği gibi, Vikingler, dinleriyle oldukça ünlüdür. Yaşadıkları yer olan İskandinavya, dağlar, ormanlar, nehirler ve en önemlisi denizlerle çevrilidir. Belki de dinlerinin doğayla iç içe olması bu muhteşem coğrafyadan kaynaklıdır. Zamanla dinlerinden vazgeçselerde dinlerine oldukça bağlılardı. Kültürleri ise günümüzde bir hayli rağbet görür. Akınlara geçecek olursak, Viking akınları, Fransa ve İngiltere üzerine yoğunlaşmıştı. İngiltere'de hüküm bile ettikleri zamanlar olmuştur. Kiliseler yağmalanmış, ticaret yolları üzerine saldırmışlardır. Anlaşılacağı üzere, büyük ordulara karşı da savaş verseler de, akınlar için çoğunlukla savunmasız bölgeler seçilmiştir. Ragnar Lodbrok, İngiltere ve Fransa üzerine yapılan akınlarda büyük rol oynamıştır. Oğulları da bu yoldan ilerlemiştir. Büyük oğlu Björn, Endülüs, Cebelitarık, İtalya ve Kuzey Afrika üzerine başarılı akınlar düzenlemiş fakat sonunda geri çekilmek zorunda kalmıştır. Fransa 9. yüzyılda bu akınlardan oldukça etkilenmiştir. Fransa, Viking istilalarını durdurulması amacıyla toprak teklif etmiş ve vergiler ödemiştir. Rusya'ya da gidilmiş, yerleşilmiş ve ticaret yapılmıştır. Bizans ile ilişkilerde bu dönemde gerçekleşmiştir. İzlanda sömürgeleştirilmiş, koloniler kurulmuştur. Faroe Adaları'nın sömürgeleştirilmesi ise 870 yılında başlamıştır. Grönland, Kızıl Erik ile birlikte 25 gemi tarafından yerleşim haline gelir. Hayvancılık, avcılık ve balıkçılık ile geçiniyorlardı. Vinland ise Kızıl Erik'in oğlu Şanslı Leif tarafından keşfedilmiştir. Kuzey Amerika, Vikingler tarafından istilalara uğruyordu. Vikingler, buranını yerlileri ile savaşmış ve Kuzey Amerika yerleşmeye çalışmışlardır. Viking Çağı'nın sonu ise hristiyanlaşma ve merkezileşmiş monarşik iktidarların kurulması ile gerçekleşmiştir. İskandinavlar'ın bir kısmı misyonerler aracılığıyla hristiyan olmuş, bir kısmı da Doğu ticaretleri sırasında hristiyanlıktan etkilenmişlerdir.
17 Şubat 2017 Cuma
Kahraman Bir Berserker
''...Yalnızca isimsiz bir Berserker kırktan fazla düşmana karşı çarpışıyordu...''
''...Vikingler kaybedebilirdi, ama hala bir Berserker hayattaydı. Ve onun sert ve kahramanca savunması için, bahse gireriz ki o Valhalla'da yerini kazandı.''
''...Vikingler kaybedebilirdi, ama hala bir Berserker hayattaydı. Ve onun sert ve kahramanca savunması için, bahse gireriz ki o Valhalla'da yerini kazandı.''
12 Şubat 2017 Pazar
Karolenj Rönesansı
Şarlman ile başlayan ve Kel Charles'in 877 yılındaki ölümüne kadar uzanabilmiş ve Avrupa'nın ilk Rönesansı olarak kabul edilmiştir(1). Şarlman, Karolenj İmparatorluğu'nun sınırlarını genişletmiş, ekonomik reformlar yapmış, yönetimde birtakım yenilikler yapmış, parayı değiştirmiş, Roma imparatoru olmuş ve papaya sonuna kadar sadık kalmış bir imparatordur. Hükümdarlığı süresince birçok milletle savaşmış ve birçok toprak feth etmiştir. Öyle ki, neredeyse toprakları iki katına katlamıştır(2). Karolenj Rönesansı da Şarlman'ın başlattığı aydınlanma sürecidir. Şarlman, papa ile görüşmeleri için Roma'ya gittiğinde Roma'nın o muhteşem mimarisi ve entelektüel kesiminden bir hayli etkilenmiştir. Kendi topraklarına döndüğünde ise hemen çalışmalara başlamıştır. Öncelikle din adamlarının, ruhban kesimin kiliselerde ve manastırlarda daha doğru bir şekilde eğitilmesini sağlamıştır. Kültür merkezleri, okullar, kütüphaneler ve daha birçok eğitim kurumları kurulmuştur. Başka ülkelerden entelektüel ilim adamları getirtilmiş, davet edilmişdir. Astornomi ve Mimaride gelişilmiştir. Bu dönemde yaklaşık 50.000 kitap Latince'den çevrilmiştir. Anlaşılacağı üzere, bilim ve sanatta gelişme gösterilmiş, ilim adamları yetiştirilmiş bir aydınlanma devridir. Ancak bu devir uzun sürmemiştir. Şarlman ile şahlanan bu devir, Şarlman'ın oğulları arasındaki kavgalar yüzünden arka plana atılmış ve zamanla bitmiştir(3).
(1) Charles R. Morey, Medieval Art, W. W. Norton & Company, 1970, s.195
(2) Ortaçağ Dünya Savaş Tarihi, s. 80
(3) Birleşik Avrupa'nın mimarı Şarlman ve Karolenj Rönesansı
(1) Charles R. Morey, Medieval Art, W. W. Norton & Company, 1970, s.195
(2) Ortaçağ Dünya Savaş Tarihi, s. 80
(3) Birleşik Avrupa'nın mimarı Şarlman ve Karolenj Rönesansı
3 Şubat 2017 Cuma
Haçlı Seferleri'nde Türk Atlı Okçuları
Haçlıların, Haçlı Seferleri'nde belki de en çok zorlayan birliktir, Türk atlı okçuları. Ağır zırhlara bürünmüş Haçlı piyadelerini en çok zorlayan Arapların ağır süvarileri veya piyadeleri değildi. Bizzat Türkler idi. Haçlı saflarında seyahat eden bir saz şairi, Ambroise, bunların nasıl bir tehdit oluşturduğunu yalın bir dille anlatır: ''Türkler, bizim canımızı fazlasıyla yakan bir üstünlüğe sahipti. Hristiyanlar, ağır zırhlara bürünmüştür; buna karşın Arapların, yay, cirit, kılıç, hançer veya madeni temrenli mızrakları dışında bir ağırlıkları yoktur. Bunları takip etmeye niyetlendiğinizde, öyle atları vardır ki, böyle atlar dünyanın başka hiçbir yerinde yoktur, kırlangıç misali uçarak uzaklaşırlar. Türklerin peşine düştüğünüzde ise, bunlara yetişebilme imkanı hiç yoktur. Tam da o vakit, adeta bir sivrisineğe dönüşürler; kovalarsınız, ele avuca gelmezler; hele bir arkanızı dönmeye görün, hemen tekrar burnunuzun dibinde biterler.'' Bu alıntından, Türklerin, haçlılar için ne denli bir tehlike oluşturduğunu anlayabiliriz. Odo De Deuil de bu konuya şöyle değinir: ''Kimi tabiatın hükmü, kimi kaderin oyunuyla piyade olan askerler (birçok asilzade, koşum takımlarını ya kaybetmiş, ya da satmak zorunda kalıp yaya vaziyette ilerleyen kitleye karışmıştı), ellerinde yaylar, Türk oklarıyla başa çıkmaları için ordunun en gerisine yerleştirilmişlerdi.'' bu yazı betimleme için yeterli olmasada, bu konuya değinen sayılı kaynaklardan olduğu için aktaralım dedik. Bildiğiniz üzere, Türkler Orta Asya'dan beri atlı birliklere önem vermişlerdir ve bu nedenle, Selçuklu ve ileride Osmanlı'nın atlı okçu birlikleri, bu alandaki uzmanlıklarıyla ün salmışlardır.
Aşağıdaki tasvir, bir Türkopol süvarisine aittir.
Aşağıdaki tasvir, bir Türkopol süvarisine aittir.
2 Şubat 2017 Perşembe
Karolenj Hanedanının Başa Geçişi
Merovenj iktidarının son yüzyıllarında tahta çıkan krallar hiçbir türlü varlık gösteremediği gibi askeriyeye ve devlet siyasetine hiçbir katkıda bulunmamıştır. Merovenj iktidarının son dönemlerinde Merovenj krallarının izlediği bu yol yüzünden devlet yönetimi saray bakanlarına kalmıştır. Karolenj soyunun bir bireyi olan Pepin, bakanlığını layığıyla yerine getirmiş, gerekli otoriteyi sağlamıştır. Pepin'den sonra bakanlık görevini devralan, oğlu Charles Martel'dir. Charles Martel de görevini başarılı bir şekilde yerine getirmiştir. Tours savaşı ile Müslümanların Avrupa'da ilerleyişlerini durdurmuş, orduda büyük reformlar gerçekleştirmiştir. Charles Martel'den sonra ise oğlu Kısa Pepin bakanlık görevini devralmıştır. Kısa Pepin, kral soyundan gelen III. Childeric'i kral ilan etmiştir. Böylece Merovenj hanedanı sona gelmiştir. Kısa Pepin, tahammül edememiş ve Papaya mektup göndermiştir. Mektup, III. Childeric'in tahttan inip, yerine kendisinin geçmesi gerektiğini söyleyip, Papaya sormuştur. Papadan gelen olumlu cevapla Kısa Pepin tahtı devralmış, Karolenj Hanedanının ilk kralı ilan edilmiştir
27 Ocak 2017 Cuma
Roland Destanı
Roland Destanı, Şarlman döneminde, Şarlman'ın emrinde bir komutan olan Roland'ın Sarazenler tarafından pusuya düşürülmesini konu alır. Destanda ''Sarazen'' olarak bahsedeceğimiz kişiler, aslında, Avrupalı Basklardır.
Destana göre, Şarlman orduları, Endülüs'teki, Sarazenlere karşı savaşmaktadır. Artçı kuvvet olan Roland ve askerleri, Roncevaux'ta pusuya düşürülür. Roland'ın dostu Olivier, Şarlman'ın ona zor durumlarda kullanması için verdiği, boruyu çalmasını önerir. Roland bunu kabul etmez, gururuna yediremez. Boruyu çalarsa tüm şanını kaybedeceğini düşünüp, savaşmaya devam eder. Olivier, akılcı bir şekilde, Roland'a durumun ciddiyetini anlatır. Roland yine arkadaşını dinlemez ve savaşmaya devam eder. Fransızlar birer birer dökülüyor, güçleri mahvediliyordu. Savaşın ilerleyen zamanlarında, Roland boruyu çalmaya karar verir, fakat Olivier onu çoktan bir hain olarak görmektedir. Roland, ağzından kan çıkıncaya ve şakakları çatlayıncaya kadar bütün gücüyle boruyu çalar ve fersah fersah uzaktaki Şarlman bunu duyar. Dağları ve tepeleri aşan Şarlman ve ordusu meydana varıncaya dek Roland için dua eder. Roland, Sarazenlerin yüzlercesini öldürür ve yiğitçe çarpışır. Olivier ölür, başpsikopos dahil, Roland dışında, herkes ölür. Şarlman ve ordusunun seslerini duyan Sarazenler kaçmaya başlar. Fransız süvarileri, Sarazenleri yakalar ve hepsini öldürür. Şarlman, acı içinde adamnlarının cesedine bakar.
Yazının başında da dediğimiz gibi, Sarazenler gerçekte Basklardır. Bu, dini fanatizmin, tarihi nasıl çarpıttığının göstergesidir.
Destana göre, Şarlman orduları, Endülüs'teki, Sarazenlere karşı savaşmaktadır. Artçı kuvvet olan Roland ve askerleri, Roncevaux'ta pusuya düşürülür. Roland'ın dostu Olivier, Şarlman'ın ona zor durumlarda kullanması için verdiği, boruyu çalmasını önerir. Roland bunu kabul etmez, gururuna yediremez. Boruyu çalarsa tüm şanını kaybedeceğini düşünüp, savaşmaya devam eder. Olivier, akılcı bir şekilde, Roland'a durumun ciddiyetini anlatır. Roland yine arkadaşını dinlemez ve savaşmaya devam eder. Fransızlar birer birer dökülüyor, güçleri mahvediliyordu. Savaşın ilerleyen zamanlarında, Roland boruyu çalmaya karar verir, fakat Olivier onu çoktan bir hain olarak görmektedir. Roland, ağzından kan çıkıncaya ve şakakları çatlayıncaya kadar bütün gücüyle boruyu çalar ve fersah fersah uzaktaki Şarlman bunu duyar. Dağları ve tepeleri aşan Şarlman ve ordusu meydana varıncaya dek Roland için dua eder. Roland, Sarazenlerin yüzlercesini öldürür ve yiğitçe çarpışır. Olivier ölür, başpsikopos dahil, Roland dışında, herkes ölür. Şarlman ve ordusunun seslerini duyan Sarazenler kaçmaya başlar. Fransız süvarileri, Sarazenleri yakalar ve hepsini öldürür. Şarlman, acı içinde adamnlarının cesedine bakar.
Yazının başında da dediğimiz gibi, Sarazenler gerçekte Basklardır. Bu, dini fanatizmin, tarihi nasıl çarpıttığının göstergesidir.
25 Ocak 2017 Çarşamba
Kostantiopolis'in Fethi, Ticaret ve Bizans Halkı
Haçlıların IV. Haçlı Seferi'nde Kostantinopolis'i fethiyle, Bizans ticareti durma noktasına gelmiştir. Haçlılar, tüm ticaret yollarına el koymuş, Asya'dan Avrupa'ya geçişi eline geçirmiştir. Savaş, Haçlıların, sürgün hayatı yaşayan bir Bizans prensinin, zor yolla, tahta geçirmeye çalışmasıyla başladı. Bizim deyimimizle, Haçlılar, babasının hayrına yapmayacaktı bu işi.
Savaş, denizden Venedikliler'in, karadan Fransızlar'ın taaruz edeceği şekilde planlandı. Venedik gemileri, rum ateşine karşın hayvan postları ile örtülmüştü, ön kısmına kuşatma kulesi yerleştirilmişti. Venedik gemilerinin sergilediği hüner, takdire şayandı. Fransızlar ise, kalın zırhlarıyla ve şövalyeleriyle surlara saldırıya geçmişti. Şehir bu şekilde, iki taraflı ve aynı andan, saldırılarla feth edilmişti.
Bu saldırıdan sonra Kostantinopolis, 1261'de, VIII. Mihail tarafından feth edilmiş, Bizans İmparatorluğu yeniden kurulmuştur.
Bizans için bu olaylar hiç de olumlu olmamıştı. Ticareti çökmüş, sınıf savaşımları başlamış, halk, imparatora olan inancını kaybetmişti. Türklerin gelişine kadar, böyle sürmüştür. Bizans halkı bölünmüş, Ayrılıkçılar ortaya çıkmıştır. Ayrılıkçılar, Türklerin, Kostantinopolis'i feth etmesine olumlu bakıp, daha fazla imparatorun baskısı altına yaşamayı reddetmiştir. İsyanlar çıkarıyor, halkı galeyana getirmeye çalışıyorlardı. Hatta, bazı kiliseler dua etmeye bile başlamıştı. Bazı tarihçiler, Türkler ile rahiplerin arasında iyi bir ilişki olduğunu bile dile getirir. İmparator, Türklere karşı, halktan askerlik yapmalarını isteyip duruyordu. Fakat halk hiç de öyle demiyordu. Vakitlerinin olmadığını söylüyorlar, tüm günlerini kilisede dua ederek geçiriyorlardı. Fetih sürecü başladığında, Ayrılıkçılar, Türkler'e şehir kapılarını açıp, yardım ediyorlardı. Fatih Mehmed Sultan Han, halkın dinini yaşamalarına izin verip, karışmayacağını söylemişti. Şehir, teknolojisi önde olan Türklerin üstün topları altında can veriyordu.
22 Ocak 2017 Pazar
885 Paris Kuşatması
Barbar halklar, 9. yüzyılda Avrupa çeşitli köşelerini vatan edinerek Avrupa'nın siyasetini köklü bir biçimde değiştirdiler. Gotlar, Saksonlar, Lombardlar ve daha niceleri, kendilerine mahsus krallıklar kurmuşlardı. Bütün krallar bağımsızlık peşindeydi. Doğuda Bizans'ın başı, Avarlar, Sasaniler, Araplar ve Ruslarla dertteydi. Avrupa'nın İskandinavya sınırına komşu ülkelerinin başı, İskandinavyalı ve Pagan olan Vikinglerle dertteydi. Araplar'ın barbar halklar sınıfına girip girmemesi konusuna girmeden, Endülüs'ün başı da, Araplarla dertteydi. 9. yüzyıldan yüzyıllar öncesine dönersek de, karşımıza Hunlar, Gotlar, Vandallar, Bulgarlar, Avarlar... ve dahası çıkıyor. Anlayacağınız, bu barbar halklar, Avrupa'nın iç siyasetinde büyük rol oynadı.
Barbar akınlarından bahsetmemizin sebebi, şimdi işleyeceğimiz Paris Kuşatması ile yakından bağlantılı olmasıydı.
Vikingler, üst Avrupa'da terör estiriyor, şehirleri yağmalayorlardı. Güçlü Robert konusuna girmeden, bu konuyla bağlantılı, kitaptan bir kesit yazacağım: ''Batı Francia çözülmeye yüz tutmuştu ve insanlar, Vikinglere karşı verilecek mücaledede kraldan ziyade, alt tabakadan gelen şahsiyetlere bel bağlamışlardı. Bu şahsiyetlerden biri,Yiğit Charles'in 861'de Anjou kontu yaptığı Güçlü Robert'di. Robert, kral namına Neustria'yı yönetiyordu ve Maine, Anjou ve Tours missusu tayin edilmişti.''
Güçlü Robert, 863-866 yıllarında Vikingler'e karşı ses getiren üç zafer kazandı. Vikinglere karşı verdiği 866 Brissarthe Muharebesi'nde can verdi. Bu savaştan sonra Viking istilaları, Avrupa'ya ciddi bir şekilde ses getirmişti. Robert'in oğlu Odo, Paris kontu ilan edilmişti. Vikingler 885 yılına gelindiğinde, 700 gemilik kuvvet ile çalmıştı Paris kapılarını. Paris, gerçekten de fethetmek çok zordu. Etrafı nehirlerle çevrili kara parçası. Giriş için sadece iki tane köprü var. Vikingler ilk olarak, nehrin sağ kıyısında bulunan köprüyü müdafaa eden kuleye hücum ettiler. Her yolu denediler, fakat başaramadılar. Şehrin etrafını sarıp, şehri aç bırakmaya çalıştılar. Ama Vikinglerin şehri çevreleyecek kadar adamı yoktu. Vikingler bu kez topyekün saldırmaya hazırlandı. Vikinglerin birçok savaş aleti vardı. Yürüyen kuleler, mancınıklar, taş fırlatıcı yaylar... Lakin, Paris savunma sistemleri de boş değildi. Otomatik demir ok fırlatıcı balistalar, kızgın yağ... Dahası aklıma gelmediği için burada kesiyorum, ama şunu bilin ki, kayda değer savunma sistemleri vardı. Kont Odo, 881'de İmparatorluğunu ilan eden Şişman Karl'dan yardım istedi. İstek kabul edildi. Ne yazık ki gelen yardım ordusu, Vikingler tarafından mahvedildi. Ama bitap düşen Vikingler, birtakım ganimetle geri çekilmeyi kabul etti.
Verneuil Muharebesi
Yüz Yıl Savaşları'nın stratejik açıdan önemli bir savaşıdır. Verneuil yakınlarında gerçekleşen savaş, mutlak İngiliz zaferiyle sonuçlanmıştır. Agincourt Muharebesi Fransızları oldukça etkilemiş olmalı ki, İskoçlar'la ittifak yapmaya giriştiler. Bu ittifak, savaştan üç sene önce, Bauge'de zafer kazanmıştı. İskoçlar bir kez daha zafer kazanmak için yanıp tutuşuyordu.
Müttefikler, Verneuil şehrini almak için hazırlık yaptı. Bu girişim boşaydı. Şehir savaş vermeden kapılarını açtı ve ortada ne yağma, ne de esir alınacak birileri vardı.
Bedford, Fransız ve İskoçlarla hesaplaşmak üzere harekete geçti. Savaş alanında Müttefiklerin uyguladığı strateji, Agincourt'daki ile neredeyse aynıydı. Kanatlara yerleştirilen atlı birlikler, İngiliz okçusunu yandan ve arkadan vuracaktı. Agincourt'da savaş alanı İngilizler'den yanaydı. Verneuil'de durum böyle değildi, arazi koşulları müsaitti.
Savaş, Fransız süvari taaruzunun, hala kazıkları yere çakmakla uğraşan okçuları gafil avlamasıyla başladı ve 500 İngiliz okçusu öldürüldü. Diğer kanatta Lombardlar(Müttefiklerin tarafında yer alan, paralı askerler) İngiliz ağırlıklarını, İngiliz okçularının etrafından dolaşarak, talan etti. İngiliz zırhlı savaşçıları, ortadan, Fransızlara şiddetle karşı koyarak onları dehşet saçan İngiliz okçularının menzili içinde savaşmaya zorladı. Agincourt'da olduğu gibi, yine İngiliz okçusu savaşın kaderini belirledi. Fransızlar yine bozguna uğramıştı. Fransızlar şehre doğru kaçtı. Bedford, ordusunu yeniden toparlayarak, azimle savaşmaya devam eden İskoçların üzerine aktı. İskoçlar başarıyla göğüs gerdi bu saldırıya, fakat uzun sürmedi. Dehşet saçan İngiliz okçuları, oklarını üstlerine salana kadar, göğüs gerebilmişlerdi İskoçlar savaşa. İngiliz okçuları, İskoçları da oklarının altında ezdi.
21 Ocak 2017 Cumartesi
Leignitz Muharebesi
Leignitz Muharebesi
Moğolların Avrupa'yı işgali birçok Avrupa ülkesini etkilemişti. Macarlar, Lehler, Cermenler, Haçlı tarikatları... Moğol askerleri zırhsız bozkır atlısı da olabilir, bir Avrupa şövalyesi gibi baştan sona zırhla kaplı, kargılı bir atlı da olabilirdi.
Savaş, Leignitz'de gerçekleşti. Silezyalı Henry, alana gelip, Bohemyalı Wenceslas'ı beklemekteydi. Moğollar, Wenceslas ve 50.000 adamının Henry kuvvetleriyle birleşmesine vakit tanımadan saldırıya geçti. Wenceslas bir günlük mesafedeydi. Kılıçlar 9 Nisan 1241'de silahlar çekildi.
Henry'nin ordusu birçok güçten oluşuyordu. Milis kuvvetler, St. Jean ve Tapınak şövalyesi de bulunuyordu. Ama en önemlisi, efsanevi Töton şövalyeleri orduda hazır bulunuyordu.
Moğollar, muharebe hattının önünde, sahte ricat için eğitilmiş mengüdey birliği yerleştirdiler. Cenahlarına gönderli hücumlar yapabilen, hafif süvari alayları bulunuyordu. Savaş, Silezya hafif süvarisinin mengüdey birliklerine hücum etmesiyle başladı. Moğollar bu hücumu püskürttü. Silezyalılar, bunun üstüne, ikinci hücumu gerçekleştirdi. Moğollar, sahte ricat taktiğini kullanarak ve kendilerinde bir bozgun havası yaratarak, düşmanı içine çekti. Arkada bekleyen Moğol süvarileri, birlikleri arasında duman bulutu salgıladı. İçe çekilmiş, bitap düşen düşman birlik, Moğol atlı okçularının gazabına uğradı. Arkada bekleyen, Silezyalı Henry piyadeleri, ileride, kara dumanların arasından çıkan, süratli Moğol süvarilerini gördukleri anda, telaşlandılar, kaçmaya başladılar. Bu kaçış bir müddet sonra hunharca bir katliama dönüştü. Moğollar, Odra vadisinde taş üstünde taş bırakmadı.
Moğolların Avrupa'yı işgali birçok Avrupa ülkesini etkilemişti. Macarlar, Lehler, Cermenler, Haçlı tarikatları... Moğol askerleri zırhsız bozkır atlısı da olabilir, bir Avrupa şövalyesi gibi baştan sona zırhla kaplı, kargılı bir atlı da olabilirdi.
Savaş, Leignitz'de gerçekleşti. Silezyalı Henry, alana gelip, Bohemyalı Wenceslas'ı beklemekteydi. Moğollar, Wenceslas ve 50.000 adamının Henry kuvvetleriyle birleşmesine vakit tanımadan saldırıya geçti. Wenceslas bir günlük mesafedeydi. Kılıçlar 9 Nisan 1241'de silahlar çekildi.
Henry'nin ordusu birçok güçten oluşuyordu. Milis kuvvetler, St. Jean ve Tapınak şövalyesi de bulunuyordu. Ama en önemlisi, efsanevi Töton şövalyeleri orduda hazır bulunuyordu.
Moğollar, muharebe hattının önünde, sahte ricat için eğitilmiş mengüdey birliği yerleştirdiler. Cenahlarına gönderli hücumlar yapabilen, hafif süvari alayları bulunuyordu. Savaş, Silezya hafif süvarisinin mengüdey birliklerine hücum etmesiyle başladı. Moğollar bu hücumu püskürttü. Silezyalılar, bunun üstüne, ikinci hücumu gerçekleştirdi. Moğollar, sahte ricat taktiğini kullanarak ve kendilerinde bir bozgun havası yaratarak, düşmanı içine çekti. Arkada bekleyen Moğol süvarileri, birlikleri arasında duman bulutu salgıladı. İçe çekilmiş, bitap düşen düşman birlik, Moğol atlı okçularının gazabına uğradı. Arkada bekleyen, Silezyalı Henry piyadeleri, ileride, kara dumanların arasından çıkan, süratli Moğol süvarilerini gördukleri anda, telaşlandılar, kaçmaya başladılar. Bu kaçış bir müddet sonra hunharca bir katliama dönüştü. Moğollar, Odra vadisinde taş üstünde taş bırakmadı.
20 Ocak 2017 Cuma
Bouvines Muharebesi
Bouvines Muharebesi, Fransız kralı Phillippe Auguste ve Alman-İngiliz-bazı Fransız isyancılar(bu yazıda ''Müttefikler'' olarak bahsedeceğim) arasında geçen, büyük bir Avrupa savaşıdır. Bouvines kenti civarlarında gerçekleşmiştir. Fransız kralı Phillippe'nin ordusu, Müttefikler'den daha azdı. Fransız kaynakları, Phillippe'nin emrinde 7 bin kişi, Müttefikler'in ise 9 bin kişi olduğunu yazar. Phillippe, savaş başlamadan önce bile, verdiği soğukkanlı ve basiretli emirlerle ne kadar başarılı bir komutan olduğunu göstermiştir. Müttefikler, meydana adım atar atmaz, üç kol halinde bulunan Fransız ordusuna, saldırıya geçti. Tarih, Fransız ordusunun az olmasına rağmen, verdikleri savaştaki kahramanlıkları da yazar. Fransız kralı Phillipe ve Fransız baronları arasındaki savaş öncesi konuşması şu şekildedir: ''Beyler, hepiniz benim adamlarımsınız, ben ise sizin efendinizim
... Her birinizi çokca sevdim; bolca şan, paye kazandırdım ve bana ait olandan gani gani ihsan ettim. Sizi asla ve kata yanlış yollara sevk etmedim; yüzüstü bırakmadım; bilakis hep hakkaniyetle hükmettim. Bugün hepinizden, Tanrı'nın rızası için hem benim bedenimi ve şerefimi, hem de kendilerinizinkini korumanız için yalvarıyorum. Eğer aranızdan başka birisinin kraliyete daha yi hizmet edebileceğine inanıyorsanız, tüm samimiyetimle bu fikre katılıyor ve destekliyorum.'' dedi kral. ''Efendimiz, başımıza sizden başka kral istemiyoruz. Atınızı yiğitçe düşman üstüne sürün; biz sizin yanınızda ölmeye hazırız!'' diye cevap verdi baronlar. Bu konuşma savaşın ciddiyetini ve Fransızlar'ın neden kahramanca savaştığının gösterir. Savaşa dönecek olursak, her koldan saldıran Müttefikler, kesin gözüyle baktıkları galibiyetten şüphelenmeye başladılar. Fransız şövalyeleri öyle hırslı, öyle mertçe savaşıyorlardı ki, Müttefiklerin galibiyet konusunda tereddüte düşmemesi imkansızdı. Savaş, Fransız kralı Phillippe'ye güldü. O gün Fransızlar, Ortaçağ'ın dünya savaşı olarak adlandırılabilecek bir savaşı, kazandı. Müttefikler hezimete uğramıştı.
19 Ocak 2017 Perşembe
Hastings Muharebesi
İngiliz ordusu bu muharebeden önce, yine taht için gelen Norveç Kralı Harald'la Stamford köprüsünde çarpışmıştır ve galip gelmiştir. William ise doğru hava şartlarını bulunca Ingiltereye doğru, filosu ile yola koyulmuştur. Hastings Şehri yakınlarında, ordular karşı karşıya geldi. İngilizler, ortada "huscarllar", cenahlarda milis kuvvetleri olacak şekilde konuşlandı ve kalkan duvarı kurdu. İlk saldırıyı Norman Piyadeleri gerçekleştirdi, hemen sonrasında Norman süvarileri saldırıya geçti. Norman piyadeler geri çekildi ve alanı süvarilere bıraktı. Norman süvarileri defalarca kez hücuma geçti, İngiliz ordusuna karşı. Her deneme, kalkan duvarını aşma konusunda başarısız oldu. En sonunda, William'ın soğukkanlı emriyle, süvariler sahte bir geri çekilme uyguladı. İngiliz ordusunun tamamı buna kanmasa da, bir kısmı süvarilerin peşine takıldı. Norman süvarileri arkasını döndü, pozisyonunu aldı ve dörtnala, peşlerinden gelen piyadeleri çiğnediler. Kalkan duvarını az öncekinden daha zayıf buldular ve asıl hücumu gerçekleştirdiler. Norman süvarisi, üstün becerisi ve gücüyle, o gün İngilizleri perişan etti. William, bu savaştan sonra "Fatih" lakabını kazandı.
18 Ocak 2017 Çarşamba
Şarlman'ın Zırh Davası
Şarlman, hüküm süresi boyunca, durmaksızın savaşmıştır. Tahta çıktığı ilk günden beri, devasa imparatorluğuna zarar gelmesini engellemek, sınırlarının ötesinde fethetmenin hayallerinin kurduğu topraklara erişmek için muazzam bir orduya sahip olması gerektiğini fark etmişti. Bunun için yasalar, caydırıcı cezalar çıkartmıştır. Ordusunun zırhına zırh, gücüne güç katmıştır. Orduda büyük reformlar yapmıştır. Yasalardan bazıları şunlardır;
- Her piyade bir kalkan taşımalıdır.
- İmparatorluk sathında 12 mansi toprağa sahip olan herhangi bir şahsiyetin, kendine ait bir zırhı olmaya ve süvari olarak seferlere katılmaya mecbur olduğunu ilan etti. Arazi sahibinin, bu yükümlülüğü yerine getirmemesi durumunda, toprağı ve zırhı elinden alınacaktı.
-Karolenj süvarilarinin kendide özgü savunma tehcizatı olan ''byrnie'' adlı zırhın ülke dışına satılmasını yasakladı.
Agincourt Muharebesi
Agincourt Muharebesinde İngilizlerin kazanmasının en büyük etkenlerinden biri kazıklardır. İngiliz Kralı Henry, Fransız süvarilerinin şiddetli saldırılarından korunmak amacıyla bölgeye kazıklar diktirmiştir. Fransız süvarileri bu savunma hattını yarmayı başaramadığı gibi, kaçan atlılar, kendi yaya kuvvetlerinin düzenini bozdular. Fransızlar sayısı, İngilizlerin sayısından üç misli fazla olmasına rağmen, Fransızlar, İngiliz ordusunun okçularının ve iyi donatılmış piyadelerinin hışmından kurtulamadı.
İsviçre Kargıcıları
Ortaçağ İsviçresi, dağlarda bayırlarda, gerek Avusturyalı gerek İtalyan olsun, süvari veya piyade fark etmeksizin, deştikleri cesetler, deldikleri zırhlarla şöhret kazanan kargıcıları ile ünlüdür.
Fransız Süvarisi
Fransız ordusunun süvarileştirilmesini başlatan Charles Martel'dir.
Poitiers Muharebesi sonrası, orduya çekidüzen verme çabalarından biridir. Poitiers Muharebesi'ndeki rakibinin(Abdurrahman el-Gafıki yönetimindeki İslam Ordusu) harp meydanındaki atlı birlikleri kullanma biçiminden hayli etkilenmiştir. Süvari sayısı hiçbir zaman piyade sayısını aşmamıştır, fakat meydana girişte, ağır süvariler rakibe büyük hasar vermiştir.
Poitiers Muharebesi sonrası, orduya çekidüzen verme çabalarından biridir. Poitiers Muharebesi'ndeki rakibinin(Abdurrahman el-Gafıki yönetimindeki İslam Ordusu) harp meydanındaki atlı birlikleri kullanma biçiminden hayli etkilenmiştir. Süvari sayısı hiçbir zaman piyade sayısını aşmamıştır, fakat meydana girişte, ağır süvariler rakibe büyük hasar vermiştir.
Ağır Bizans Süvarisi
Ağır Bizans Süvarisi, Persler karşısında, birçok taktik sergilemiştir. Oyalama taktikleri, pusular, sahte ricatlar, vur-kaç taktikleri, ikmal hatlarını kesme vb. bunlara örnektir.
''Bütün bu yöntemlerin gayesi, Persleri yormak ve maneviyatlarını kırmaktı ve iyi talimli Bizans süvarisi olmaksızın bu hedeflere ulaşılabilmesi mümkün değidli.''
''Bütün bu yöntemlerin gayesi, Persleri yormak ve maneviyatlarını kırmaktı ve iyi talimli Bizans süvarisi olmaksızın bu hedeflere ulaşılabilmesi mümkün değidli.''
Hun Atlı Okçuları
Bozkırın bağrından kopmuş, çevik, yetenekli askerler.
Bu askerler, Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşünde büyük rol oynamıştır. Ne Vizigotlar, ne Ostrogotlar, ne de Vandallar bu askerler kadar dehşet saçmıştı Roma'ya. Atilla'nın önderliğindeki bu istilacı savaşçılar, Avrupa şehirlerinin birer birer düşürüyor, halkları teker teker katlediyorlardı. Kısa zamanda kocaman bir güç haline gelmiş bu kavim Roma'yı karşılarında hallaç pamuğuna çevirmişir. Bu hafif zırhlı, atlı birlikler, Roma'nın kalın zırhlı piyadelerine karşı büyük bir başarıyla savaşmışlardır.
Başlıca silahları, atın üstünde dörtnala koşarken bile isabetli atışlar yaptıkları yaylarıydı. Atı, bir kartalın kanadını kullanışındaki ustalıkla kullanırlardı. Yakın dövüş içi yanlarında kılıç veya kargılar taşırlardı, fakat yine de asıl silahları yaydı. Rakiplerine direkt saldırmaz
, bozkır atını etrafında hızlıca gezdirerek, ortasına aldığı hedefi ok yağmuruna tutardı .
Bu askerler, Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşünde büyük rol oynamıştır. Ne Vizigotlar, ne Ostrogotlar, ne de Vandallar bu askerler kadar dehşet saçmıştı Roma'ya. Atilla'nın önderliğindeki bu istilacı savaşçılar, Avrupa şehirlerinin birer birer düşürüyor, halkları teker teker katlediyorlardı. Kısa zamanda kocaman bir güç haline gelmiş bu kavim Roma'yı karşılarında hallaç pamuğuna çevirmişir. Bu hafif zırhlı, atlı birlikler, Roma'nın kalın zırhlı piyadelerine karşı büyük bir başarıyla savaşmışlardır.
Başlıca silahları, atın üstünde dörtnala koşarken bile isabetli atışlar yaptıkları yaylarıydı. Atı, bir kartalın kanadını kullanışındaki ustalıkla kullanırlardı. Yakın dövüş içi yanlarında kılıç veya kargılar taşırlardı, fakat yine de asıl silahları yaydı. Rakiplerine direkt saldırmaz
, bozkır atını etrafında hızlıca gezdirerek, ortasına aldığı hedefi ok yağmuruna tutardı .
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)